EFLÂTUNPINAR KUTSAL ANITI

3 Mayıs 2022 günü Ankara Üniversiteli gezginler olarak, yola çıktık, yönümüz Akşehir üzerinden Beyşehir. Tabii yönümüz böyle olunca, Hititler’e ait Eflâtunpınar kutsal anıtına uğramamak olmazdı. Beyşehir gölünün kuzey tarafında, Beyşehir’e 17.5 km kala sola, yani kuzey tarafa döndük. 2.5 km. sonra Eflâtunpınar kutsal pınar anıtına ulaştık. Bu kısa yol üzerinde, Anadolu’da artık pek kalmayan manivelalı bir su kuyusuna rastladık. Bu kuyu bölgede suyun önemini gösteriyor.

Hititlerin, Anadolu’nun yerli halkı Hattiler ve Asur Kolonileri döneminde M.Ö. 2200 yıllarından itibaren, Kafkasya bölgesinden geldikleri tahmin ediliyor. Önceleri Kızılırmak yayının doğusuna yerleşmişler. Başlangıçta, küçük kent devletleri şekilde yayılmışken, büyüyüp koca bir imparatorluğa dönüşmüş ve antik Mısır devleti ile eşdeğer olmuşlar. İmparatorluk döneminin başkenti Hattuşa. Mezopotamya ülkelerinden etkilenmiş olmakla birlikte, Anadolu’daki öncülleri olan Hattilerin ve Hurrilerin tanrı ve tanrıçalarına da saygı göstererek ”Bin Tanrılı Halk” haline gelmişler. Ancak, bu kadar çok tanrı arasında iki tanrı önemli. Biri baş tanrı (eril) olan Fırtına tanrısı Teşup, diğeri (dişil) Güneş tanrıçası Hebat.

Eflâtunpınar kutsal anıtı; Hititlerin Boğazkale’de bulunan Yazılıkaya kutsal alanından sonraki ikinci kutsal mekânı. M.Ö. 13. yüzyılın son çeyreğine tarihlendiriliyor. Büyük Hitit kralı Tuthaliya IV dönemine ait olduğu tahmin ediliyor. İki ayrı su kaynağının üzerine yapılmış olan Eflâtunpınar anıtı, toprak yüzünde eni 3.5 m. iken, 1996 yılında yapılan kazılar sonucunda, 7 m. lik bir bütünlüğe ulaşmış. Bu kazılar, anıtın hemen önündeki 30X35 m. ölçülerindeki kutsal havuzun da açığa çıkmasını sağlamış. Bugünkü haliyle, Eflatunpınar kutsal anıtı 19 adet taş bloktan oluşmakta ve 17 sinin üzerinde tanrı ve demon (cin) röliyefleri bulunmaktadır. Anıtın ortasında bulunan dikey iki taş blokdan, soldakinin üzerinde Fırtına tanrısı Teşup’un, sağdakinin üzerinde de Güneş tanrıçası Hebat’ın röliyefleri bulunmaktadır. İki tanrının arasında ve yanlarındaki taş bloklar üzerinde toplam 9 adet ellerini havaya açmış boğa adam ve demon figürleri yer alıyor. En tepede, anıtın tamamını örtecek büyüklükteki yatay taş blokun üzerine güneş kursu işlenmiş. Hemen altındaki daha kısa yatay taş blokun üzerinde de, birleşik iki güneş kursu göze çarpıyor. En alttaki taş bloklarda, ellerini göğsüne kavuşturmuş 5 adet adet tanrıdan, sağ ve sol baştakiler Dağ tanrıları, iç kısımdaki üç tanrı ise, Yeraltı Kaynak tanrılarıdır (Kaşkal-Kur).

EFL3ATUNPINAR KUTSAL ANITI VE HAVUZU
EFLÂTUNPINAR KUTSAL ANITI

Anıtın sağ ve solundaki havuz duvarlarında, simetrik olarak, iki Pınar tanrıçası yer almaktadır. Ayrıca, havuzun güney duvarında, oturur durumda bir tanrı veya tanrıça röliyefi de görülüyor.

OTURAN TANRI VEYA TANRIÇA

Kaynak suları, havuza Yeraltı Kaynak tanrılarının gövdelerinden boşalıyor. Havuzun içindeki su kanalları ile de tahliye oluyor. Kutsal havuz ve bağlantı sularında yedi tür balık yaşıyor.

Konya ilinin çeşitli yerlerinde, Eflâtunpınar benzeri havuzlar açığa çıkarılmış. Bu havuzlar günlük yaşamın ihtiyacını karşılarken Hitit uygarlığının dini törenlerine ve su ordaline (bir zanlının suçlu olup olmadığına karar verilen su sınavı) de ev sahipliği yapmış.

Ben, anıtın sol üst başta bulunan cafede çayımı yudumlarken, töreni izliyordum. Bu yıl fırtınalar esmiş, bulutlanmış, ama biraz olsun yağmur yağmamış ve kurak gitmişti. Buğday başakları kurumuş, kavrulmuştu. Tanrılar bizi terk etmişti. Bereket gitmiş ve açlığın olduğu bir dönem yaşayacaktık. Kralımız Tuthaliya ve baş rahip, birlikte suya girdiler. Üstlerindeki tüm pislik ve kötülüklerden arınmalıydılar. Birbirlerini yıkadılar, temizlediler. Kralımız ve baş rahibimiz önce tanrı Teşup’u, sonra da tanrıça Hebat’ı, havuzdan aldıkları suyla yıkadılar, temizlediler. Kral havuzdan çıktı, kurulanıp, tören giysilerini giydikten sonra, havuzun güney duvarı üzerindeki çıkıntıya yerleştirilmiş tahtına, kraliçenin yanına oturdu. Havuzun çevresinde, insanlarımız ve onların arkasında mızraklı muhafızlarımız da töreni izliyorlardı. Baş rahip de kurulanmış ve tören giysilerini giymiş halde, tanrıların yurdumuza dönmeleri ve beraberinde bereketi getirmeleri için, onların ayaklarının önüne, topluca yapılan dualar eşliğinde, sırasıyla birer öbek buğday, birer tas bal, birer salkım üzüm ve birer somun ekmek bıraktı. Artık, tanrıların geri dönüşünü bekleyebilirdik. Bu armağanlarımız karşısında dayanamazlar, geri dönerlerdi. Rahip, görevini bitirdikten sonra kralımızın yanına gitti. Şimdi sıra bir hırsızlıktan mahkûmun su ordalini izlemeye geldi. Mahkûm, iki görevli arasında havuza girdi. Birlikte havuzun ortasına geldiler. Rahip, bir yağ kandiline iki dakikalık yağ koydu. Kandilin yakılması ile birlikte, iki görevli mahkûmun başını suyun altında tutacak şekilde bastırdı. Yağ kandili sönünce, mahkûmu serbest bıraktılar. Mahkûm, derin bir nefesin yarattığı sesle, bağırarak suyun üstüne çıktı, göğsü inip kalkıyordu. Hayatta kaldığına göre suçsuzdu, serbest bırakılmalıydı. Öyle de oldu. Kral, bir kez daha, konulan yasaların uygulamasını ve adaletini halka göstermiş oldu. Başta kral, kraliçe ve baş rahip ve halkımız yavaş yavaş tören alanını terk ederken, çayım bitmişti. Gezginler de yavaş yavaş otobüsümüze doğru ilerliyorlardı.

Herhalde, tören böyle olabilirdi diye düşündüm. Belki Hititler, ziyafeti de içeren daha renkli bir tören yapmış, olabilirler. Onları da sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Bir başka yazımda görüşmek üzere, esen kalın, dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/nrQUpyn6bMfLReGt7

4 comments

  1. Sevgili Danyal reşekkürler çok güzel. Sanıriım Hititler döneminde Simit yoktu. Töreni Çay ve Simitleizlemek güzei olurdu.

    Liked by 1 kişi

  2. Resimlerinizdeki Hitit kalıntılarının bazı benzerlerinin tıpkısı Kıbrıs’taki ENKOMİ ören yerinde de bulunmaktadır. Hititler Kıbrıs’ta MÖ 1320-1200 yıllarında bulunmuşlar.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın