ODESSA KATAKOMPU, UKRAYNA

Odessa’ya 2017 yılının Eylül ayında gittiğimde, gezdiğim yerlerden biri de 16 km. kuzeyde bulunan Nerubaiske köyündeki katakomp’tu. Odessa ve çevresinin altında bulunan, aslında toplam uzunluğu 2500 km. civarında olan katakompun askeri amaçlı olarak kullanılmış 700 m. lik bölümüydü. Katakomp, çoğunlukla ölülerin gömülmesinde kullanılan, yeraltındaki tonozlu galerilerdir. Genelde erken Hristiyanlık döneminde kullanılmışlar. Odessa katakompu bu kullanımından farklı.

Katakompun hikâyesi, Çariçe Büyük Katerina’nın 1794 yılında Hacıbey kalesini Osmanlı’dan almasıyla başlamış. Çariçe Katerina, Hacıbey kalesinin yanına, Karadeniz’de ticareti geliştirmek amacıyla Odessa limanı ve kentinin kurulması inşaatını başlatmış. 19. yüzyılda Odessa’nın inşasında, yeraltındaki kolay kesilebilen kireçtaşı (limestone) kaynakları kullanılmış. Bu taş ocaklarda, biten damarın yerine yanındaki damarlara girilerek labirent gibi galeriler oluşmuş. Bu galeriler, yeraltındaki mağaralarla da birleşince, Paris ve Roma katakomplarından daha uzun hale gelmiş. Bazı yerlerde bu galeriler kentin sınırlarının dışına ulaşmış. Yeraltı mağaralarıyla birlikte üç farklı seviyede olan katakompun bazı bölümleri deniz seviyesinden 60 m. daha aşağıda bulunuyormuş. Ancak, henüz tam bir haritası yok, katakompun.

Odessa halkı, İkinci Dünya savaşında, hava saldırılarına karşı katakompa girerek, kendilerini korumuşlar. Nerubaiske köyünde girdiğim katakompun bu bölümü, Alman birliklerine karşı Rus direnişçiler (Partizanlar) kullanmış. Katakomp’a, çıkışında bulunan (asıl girişte bir açık hava müzesi düzenlenmiş) demir bir kapının açılmasıyla, girdim.

Geziye açık olan bu bölüm ışıklandırılmış. Bazı bölümlerinde, geniş koridorlar yüksek tavanlı olup, ahşapla desteklenmiş. Koridorlar, bazı yerlerde cep şeklinde genişletilmiş. Buralarda direnişçiler için ottan yataklar hazırlanmış.

Yer yer tavandan yer yüzüne ulaşan havalandırma kanalları bulunmasına rağmen, içerde nem oldukça yüksek. Tünel tabanında su birikintisi ve çamurla da karşılaşılıyor.

Girdiğim tünelin bazı bölümleri genişletilerek, odalar oluşturulmuş. Bu odalar; komutan odası, mutfak, erzak deposu, revir, banyo, tuvalet, silah ve mühimmat (mayın ve molotof kokteyli malzemeleri vs.) odaları ve hapishane olarak düzenlenmiş.

Duvarlara Rusça sloganlar, cesaret artırıcı sözler yazılmış, afişler asılmış. Direnişçiler boş zamanlarında duvarlara Nazi, çekiç ve orak resimleri çizmişler ve direnişçilere ait rölyefler yapmışlar.

Okuma yazma bilmeyenler için bir kara tahta ve duvara işlenmiş Kril alfabesi bile hazırlanmış.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, katakomplar suçluların saklandıkları, silah kaçakçılığının, uyuşturucu imalatının yapıldığı yerler olarak da kullanılmış.

Yaklaşık 700 m.lik tünelin sonunda merdivenlerle yukarı çıktığımda, kendimi asıl girişe yapılmış müzenin içinde buldum.

Küçük bir hediyelik eşya satan dükkânın önünde çeşitli silahlardan oluşan bir açık hava müzesi yer alıyor. Bu düzenleme içinde direnişçilere (partizanlar) betimleyen bir heykel de bulunuyor.

Sonuçta, Odessa’da yerüstü kadar, ilginç bir yeraltı dünyası da var.

Bir başka yazımda buluşmak üzere, esen kalın, sevgili dostlar.

GÖRSELLER: https://photos.app.goo.gl/8uNyPwKPvzMU2cBUA

1 comments

Yorum bırakın